21 Nisan 2017 Cuma

Gördüklerime İnanmam Gerek

https://www.youtube.com/watch?v=eZW1-yMBHZ8
Ölüme uzunluğunu veren şahıslara gömdüm tüm gece. Ne nefes alışverişim değişti, ne de bir heyecan yüklü kervan geçti tuzaklarla dolu tekinsiz yollarımdan. Sızlayan burnumu her seferinde daha güçle çektim. Sahipliğimizin en büyük derinliğinde kaybolan tüm o çürümeye mahkum bedenler arasından kaçında tozlu hayaller kurmuştum. Her birine saplanan bin bir parçamı nasıl söktüler ki özümden. Nasıl bitirdiler beni öyle dirhem dirhem. Derin ormanın her bir döngü gecesine karışmıştım oysa sabahımda. Şimdi tozlu metro sayfalarını üflüyorum ciğerlerimden içeriye. Yazdığım her kelimenin yükünü taşıyorum üstümde. Dakikaların içerisinde saydığım saniyelerde ne yaşadıysam onların pişmanlıklarından kaçıyorum. Zamanlarla oynayıp algıların pusulalarını parçaladığım tüm vakitlerime gülümsüyorum. Ve şimdi her şeyin bir sonunun olduğu gerçeğini bir kez daha suratıma vurdu hayatın melekleri. Melekten öte varlıklara aşık olmanın prangalarına tutunacak kadar acınası bir haldeyim.

 Gelirken ne getirdiğinizin ne anlamı kalıyor ki gidenlerin hepsi birer parça koparıp giderken. Eskiden daha atik olduğumu anımsıyorum. Yani bedensel değil de, daha çok zihinsel olarak. Daha hızlı düşünür, daha hızlı karar verir ve daha hızlı yaratırdım. Karar verirken fazla düşünmezdim ama içimde bir yerlerde hissederdim doğru yolu; doğru çıkardı çoğu zaman. Keskin bir netliğin yüce deryasında keyifle yüzerdim. Kabul edeyim eskiden daha saygındım. En azından kendi içimde. Kendime daha fazla saygı duyardım. Belki bunu narsistçe bir kendini sevme bile diyebiliriz. Şimdi aynaya bakmaya utandığımız hiçbir geceyi unutamıyoruz. Neden ? Çünkü gözlerinde evrenin tüm açıklarını gören bir ruh gördüklerini asla unutamaz. Gerçeklerin acı çığlıkları yankılanır beyninde. Keskinliği tenine batar. Bundandır uyuyamaz bazı geceler o insan. Biz neden buradayız. Biz ne yapıyoruz. Neden yapıyoruz. Cevaplarını bilsem burada bir dakika bile durmayacağım o yoksun sorular beynimin her köşesinde yankılanırken rahat durabileceğim, huzur bulabileceğim, imkansız ama belki de mutlu olabileceğim her bir deliğe sığınıyorum. Takılacağım her bir taşta kendimi yerde buluyorum. Olasılıklar bir şekilde yine başa dönüyor, durduramıyorum.

 Eskiden daha kuvvetli olduğumu anımsıyorum. Yani bedensel değil de, daha çok zihinsel olarak. Daha sert vurur, daha sertini karşılar, bir şekilde daha ağırlarını kaldırırdım. Ama kendimizi sakladığımız o küçük kalenin her düşen taşının açıklığından bir mızrak saplanıyor kalbimize. Elimizle buyur ettiğimiz her insan bir şekilde o deliği yakalıyor ve kanatmadan bırakamıyor. İnsanoğluyuz biz, zaaflarımız var. bir açık bulduğumuzda orayı deşmeden duramayız. Yenik düşeriz içimizdeki konuşana. Arkadaşlarım şahittir, elimden gelen her şeyi yaptım onu dinlememek için. İnkar edilmeyecek kadar dayandım da. Lakin gün gelir ve tüm açan çiçekler kendi mezarlıklarını yaratır ve huzurla uyurlar. Günün geldiğini anladığınızda, geride bıraktığınız hiçbir şeyin anlamı kalmamaya başlar. En engin hatıralar başlar sonbahar meşe yaprakları gibi bir bir solmaya. Önce hatırlamamaya başlarsınız, sonra duymamaya. Hangi gündü o bayram, kaçına denk geliyordu ramazan. Kaçıncı yıl dönümüydü bizimkilerin. Ne zamandı onun doğum günü, nerede unuttum bazı parçalarımı. Yanmış bir film karesi gibi tek tek çürür giderler. Sonun tek güzel yanı, kaybettiğin her bir şeyin boşluğunu bir şekilde buruk bir huzur doldurur. Kendini engin karanlığın şefkatli ve soğuk ellerinin arasında yavaşça bırakırken uykuya dalarsın. Uyanmak istemiyorsun, sonsuza kadar.

 Ve takdir edilir her bir alkışla. Gözlerdeki parlak ışığın her bir yansımasıyla değerin ölçülür. Güzel işler yaparsın ya, bir gün olur cevap bulur. Ve sakince yok olur her şey. Tek tek göçer sevdiklerin akıl limanından uzak denizlere, başka memleketlere. Sakince gözlerini kapatır ve sığınırsın kendi düşlerine. Aklını çelmesine izin vermediğin her bir anının gürül gürül dolmasına izin verirsin bir süre sonra. Nefes almak zorlaşıyor. Artık son demlerimizde kaynıyoruz zaman daralıyor. Zamanımız geldi artık. Bitti, daha tutma ciğerlerinde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder