19 Temmuz 2016 Salı

Başlıksız Günceleri

"Hayatım daha hazırlanmamışsın ama... " Şule odaya hışımla girerken bu sözleri söylüyordu. Ahşap parke üzerinde çıplak ayaklarıyla sekerek girdiği odada modern ışıklardan bir kaçı yanar halde bırakılmış, yatağın saten örtüsü düzgün bir biçimde yeniden serilmiş, üzerine bir çift yastık itina ile yerleştirilmişti. Yatak yanlarının vazgeçilmezi etajer üzeri lambaları nedense kapalıydı. Keskin hatların çizildiği ve ne istediğini bilen insanları yansıtması için tasarlanmış duvara gömme gardırop aynaları, zaten büyük olan odayı daha da büyük gösteriyordu. Üzerine tam oturan şık siyah bir elbise, altında çorap yok. Güzelce düzleştirilmiş ve maşalanmış dipleri koyu kahve uçlara doğru sararan saçları, elinde kıyafetine uygun parlak taşlarla süslenmiş küçük çantası ile Şule odanın girişinden diğer taraftaki banyo kapısına dikti gözlerini. Kapı siyah, naçar kol düğmeleri ile kutsanmış keskin beyaz gömleği üzerinde rahat bir şekilde taşıyan bir el tarafından aralandı. Kapı aralandıkça elin sahibi bir kaşı yukarıda, gözlerinde şaşkın bir ifade ile sevgilisine bakıyordu.

 Aman be sıkıldım bu ne böyle. Ömer Seyfettin seks hikayesi yazıyormuş gibi. Ahmet'i tarif etmeyeceğim çünkü aşırı derecede sinirimi bozuyor. Olayı kısaca belirteyim, böyle hayatlar yaşayan insanlar var işte. Altlarında güzel arabalar, geceleri clublar, sabahları iş yerinde sıkılıyorum heştegleri--program bana burada yanlış yazdığımı söyleyip 'şunu mu demek istediniz: erişteler' dedi. Bilgisayarım bile fakir--, kim ne der sorunu yok. Canlılar anlıyor musun ? Canlı olduklarını düşünüyorlar. Ayarsız derecede sağlıklı yaşamları nasıl oluyor anlam veremiyorum. Geceleri nasıl rahat uyuyorlar öyle. Ben de sanki gözetlemişim gibi söyledim ama evet gözetlemesem de gözlemliyorum bir şekilde. İster istemez takılıyor gözüm çünkü anlamlandıramadığım bir olay dönüyor oralarda. " Nasıl yani ya şimdi siz mutlu musunuz ? " diyesim geliyor ama utanıyorum. Onlara normal olan şeylerin bazılarını daha önce hiç hayal etmediğimi fark ediyorum. Biz mi yaşamayı bilmiyoruz hayat mı bizimle dalga geçiyor anlamadım ki. Kader deyip geçeceğim ne yapayım. Günlerce aylarca yıllarca bu konu üzerinde duracak değilim zira üzerimde bir ton yük var atmadığım, kilometrelerce yol var gitmediğim, beyin dolusu geçmiş var aşamadığım, bir ömürlük gelecek var henüz ulaşamadığım. Her birini tek tek özenle öreceğim tıpkı kader gibi. Bahtıma yaşar, kahrıma söver, canıma bakarım. Cin fikirli olmaktansa aldanalım bırakın.

 İkilemleri birleştirmek gerekirse kalem ve kağıttan başlamak gerek. Sonra dürmeliyiz defteri. Yavaşça sürmeliyiz kalbe böyle yedire yedire ki eşit dağılsın acılar bir tarafa yoğunluk verilmesin. Kısa kısa, kelime kelime, cümle cümle, paragraf paragraf birleştirmek yap bozun tüm parçalarını hayatta. Ne devrikledim be yazıyı. Bir süre sonra iflahımız kesilecek ama alışınca ve hoşuna gidince böyle oluyor. Nasılsa kimse okumuyor. Okuyan da kendine saklıyor mis gibi. O yüzden boş verdim gitti. Bak başka bir şey anlatayım, böyle rüyalar görmek yorar insanı. Ben sana diyeyim. Hatırlamamaya çalış yani onu öylece orada bırak gitsin. Üstüne biner örselenirsin. Günlükvari oldu biliyorum ne yapalım belki arada böyle şeyler çıkar. Bilemeyiz. Kader. Gerisi. Can Sağlığı. Bilemeyiz. 

Bu arada bu günün tarihini ve saatini not alın. Sonuçta bir kez daha gelmeyecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder